Fotoğrafçı, tahtırevan, havuç ve yük eşeği

Fotoğrafçı, tahtırevan, havuç ve yük eşeği

Geçen haftaki fotoğraf çekimi ücretlendirmesiyle ilgili Fotoğrafçılık, Amelelik ve Emeği Kuruşlandırmak yazısına çok ilginç tepkiler geldi. Bazı meslektaşlarım yurtdışı fotoğrafçıların çalışma ücretlerini örneklerken, bazıları da ülkemizdeki müşteri yapısından dem vurarak bu kadar keskin olunmaması telkinlerini ilettiler, sağolsunlar. O nedenle içinde yer yer özeleştiriler de katarak bu yazıyı da öncekinin devamı niteliğinde yazmaya karar verdim.

Aklıma babamın da yıllar boyu söylediği tahtırevan atasözü geldi: “Ayranı yok içmeye tahtırevanla gider sıçmaya.. Ben de çok severek kullanırım 🙂

Yurdum fotoğrafçılarının bir çoğunun da; yıllardır hep ayranı olmayan yurdum müteşebbisine ve yurdum müşterisine tahtırevancılık yapmaya ne kadar hevesli olduğunu görür durumlarına gülerim. Çünkü ben de yıllar boyu ayransız müşteriye tahtırevancılık yaptım.

Buradaki “ayransız müşteri” tanımı bir metafor elbette, bilinçsizce tahtırevancılık yaptığım ayransız müşteriler için kullanıyorum. Bilinçli olarak tahtırevancılık yaptıklarım ise aslında “doğru ve bilinçli müşteri”..

Bilerek tahtırevancılık yaptıklarımın önemli bir kısmı da gerçekten bana iş yaptırmak isteyip de bütçesi yetmeyen müşterilerimdi. Bu gibi durumlarda müşterimin önüne hiç bir zaman bir bütçe koymadım ve her zaman güçlerinin yettiği miktarı kendilerinin belirleyip ödeme yapmalarını rica ettim.

İstisnasız her seferinde o işten umduğumdan beklediğimin çok fazlası zarf içerisinde takdim edildi. Bilinçli olarak tahtırevancılık yaptığım işlerden hiç bir zaman gocunmadım ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Bu müşterlerim istisnasız bir şekilde dostlarım oldular..

Yine bilerek tahtırevancısı olduğum ikinci kısım ise geleceğe dönük beklentiler vaadeden veya umut beslediğim müşterilerimdi.. Fakat bu tip müşteri beni hep yanılttı..

Ayrıca bu gruptakiler, bizim gibi “ticareti bilmeyen! sanatkar ecdadına” hep umut vaadetmiştir. Bu gibi müşterilerin işine başlarken tahtırevancı olarak; “kalkınmakta olan veya kalkınmış” müşteriyi bir nevi destekleyerek ulvi bir iş yaptığımı düşünmüş, gelecekteki işler için en iyi seçenek olduğumu düşünerek avucumu ovuşturmuş; benimle işleri bittiğinde ise aslında her zaman önüne havuç sallandırılarak yük taşıtılan eşek durumunda olduğumu farketmişimdir.

Böyle iki tanesini çok uzun yıllar sırtımda taşımış; neredeyse “merdiven altı imalatçısı” görüntüsünden kurtarmıştım. Rakipleri olan dünya devleriyle aynı masalarda oturma noktasına kadar-şirket patronlarının alaturkalıkları ve pintilikleriyle mücadele ederek- getirmiştim. Borsaya kote olup da ulusal pazarın işlem görmeye başladıklarında ise; aylarca sürmüş fuar hazırlıklarının çalışmasını pahalı buldukları için bana yaptırmaktan vezgeçtikleri işlerin, tasarımlarını bedel ödemeden isteyecek kadar alçaklaşarak; benim ipimi gözlerini kırpmadan çekmişlerdi.

Bir keresinde; her birisi sekiz sıfırlı milyon dolarlık iki şirketin sahibi olan zat, elindeki faturamla bana gözlüklerinin üzerinden büyük bir ciddiyetle bakarak şöyle demişti: “A.. K… fotoğrafçı olmak lazımmış, bu ne lan ???”  Ben de şakayla karışık şöyle cevap vermiştim: “Abi istersen koltuklarımızı değişelim, sen benim koltuğumda otur, ben seninkinde oturayım..”

Tahtırevancı güzel müşteriyi taşıdığında gocunmaz, ancak küstah olanı sırtına bindiğinde ise mecburiyetten taşır.

Bu elbette bir tercih ve bilinç durumu. Ancak ikincisi hep hatadır. Elbette tahtırevancının müşteri seçmek gibi bir lüksü yoktur. Tahtırevana kim binerse taşımak zorundadır. Ancak bazı durumlarda yolcu ile tahtırevancının ticari ilişkisi baştan itibaren yanlış kurulur. Yolcu tahtırevancıya belki doğrudan söylemez ama hep onun tahtırevanına bineceğini hissettirir. Garip tahtırevancı da sürekli bir müşteri bulduğunu düşünerek o “zengin (ama uyanık) yolcuya” ciddi indirim yapar. İşte baştan kurulmuş olan bu yanlış ilişki tahtırevancının idam fermanıdır.

O zengin ama uyanık yolcu, bedavadan az pahalı ücrete taşıdığı sürece aynı tahtırevacıya taşıttığı yükleri ve angaryalarını arttırarak binmeye devam eder. Tahtırevancı ne zaman: “beyim yükler arttı ücretimi biraz artır” dediğinde ise kendi kendinin ipini çekmiş olur aslında..

Çünkü o bedavadan az pahalı ücrete çalışacak bir sürü salak tahtırevancı hemen yan tarafta “zengin ve uyanık” müşteriyi aynı beklentileri ümit ederek taşımayı beklerler.

İşte bizim ve komşu sektörlerimizdeki işgören ve işveren ilişkisi tam da böyle kurulur yıllardır. Benzer hatalar 50 yıl öncede yapılmıştır bugün de yapılır. Gelecekte de yapılmaya devam edilecektir. Nacizane benim gibi bir kaç kişi de bu ve benzer hataların sektöre yeni girenler tarafından yapılmaması adına da çırpınır dururuz..

Böyle davranmak da belki hatadır bilmiyorum.. Ama bunu yapmazsam; yaşadıklarımı, deneyimlerimi, bildiklerimi yenilere aktarmazsam (benden önceki meslektaşlarımın yaptığı gibi) kendimi kötü hissedeceğimi bildiğim için bazan çığırır, bazan yazar, bazan söylerim.

Aşık Veysel hesabı yani..

FMK

2011 yılında 8 yıl boyunca kafa patlatıp, uluslararası kurumları araştırarak, örneklerini toplayıp olgunlaştırarak FMK’yı (Fotoğrafçılar Meslek Kuruluşu) kurdum. Bu çalışma, yaklaşık 150 sayfalık döküman, iki sayfalık manifesto, bir sayfalık bildiri ve 13 sayfalık bir tüzükle sonuçlandı.

Elbette bu yolda bünü katılan ama sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen arkadaşlarım da vardı. Bu araştırmam bir arkadaşımın profesörlük tezine malzeme oldu ve başka bir meslek örgütünün kuruluşunun fitilini ateşledi..

Ama fotoğraf sektöründe beş kuruşluk akis yaratmadı, yaratamadı. Halbuki kuruluştaki amaç da işte tam da Veysel hesabı söylenenlerin kurumsal ağızdan söylenmesini sağlamaktı. Fuarlara katılındı, ama fuarlarda temas ettiklerimiz hep “bana ne faydası olacak” diye sordular.. Usanmadan cevaplamaya çalıştık ama anlatmakta başarılı olamadık. Bana; “FMK benim için ne yapacak?” diye soranlara hep “Sen FMK için ne yapacaksın?” diye cevap verdim.

Bu hata imiş.. Bu gün sektörümüzde yapılan aynı hataları da görerek; biraz daha derinçli olmalıymışız, biraz daha utanmaz olmalıymışız.. O müşterinin gösterdiği havucu gösterebilmeliymişiz meslektaşa… Ulvi vaatlerde bulunsaymışız belki de sayımız artar, yapılabilecekleri daha çok kişinin konuşup anlatmasını sağlarmışız.. Ama biz doğrucu Davut’uz ve ne yazık ki bizim ülkemizde doğru söyleyeni dokuz köyden hala kovuyorlar.

prmf

Bundan bir kaç sene önce; FMK’dan farklı olarak; biraz da prodüksüyon şirketlerinin çalıştıkları fotoğrafçılara “prensip” kazandırmak amacını güderek PRMF (Profesyonel Reklam ve Moda Fotoğrafçıları Derneği) kuruldu. Bu gün gelinen noktada PRMF, bizim yıllardır konuşup çeşitli sebeplerle bir türlü uygulayamadığımız telif ücretli çalışma prensiplerini, hem de hiç bir ücret dayatmasına gitmeden bir centilmenlik antlaşması ile yerleştirmeyi başardı.

Bu gün gelinen noktada en azından sektörden bazılarının bu referansları dikkate alarak çalıştığını biliyoruz. Yine biliyoruz ki içimizden bazı “tahtırevancı meslektaşlarımız!” bu sisteme de inanamıyor. Ama ben inanıyorum ve bu sistemin zaman içinde bütün fotoğrafçılara yol gösterip, referansı haline geleceğini umuyorum.

O nedenle PRMF’nin ilkelerini ve referans bütçe dökümanını bu yazının eklerine eklemekte bir sakınca görmüyorum. Umudum daha çok fotoğrafçı meslektaşımızın bu belgeleri referans alarak işlerini düzenlemeleri ve çalışmalarını kuruşlandırmalarıdır.

Yazıya bu kez, büyük ustalar Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil’in birlikte yazıp söyledikleri bir şarkının linkiyle birlikte son söz olarak bir atasözünü ekleyerek son veriyorum..

“Kıyakçılığın sonu ayakçılıktır”

Kalem, kelam ve selamla..


(1) Tahtırevan: Tahtırevan ya da sedan; genelde insanların omuzlarında, bazen de deve, fil, at gibi hayvanlara yüklenerek götürülen, üstü örtülü, insan taşınan, tekerleksiz araçtır. Tahterevalli adı tahtırevan adından bozmadır.

(2) PRMF Centilmenlik Sözleşmesi

(3) PRMF Bütçe Formatı (Exel formatında formülleri hazır dökümandır. İçinde iki sayfa vardır ve birbirine bağlıdır. Kullanmak isteyenler ilk sayfadaki “bütçe dökümanı” sekmesini kullanarak işlerini ilgilendiren kalemlere çalışma gün ve adetlerini ve kendilerine biçtikleri fiyatları ve işin muhteviyatına göre göre diğer bölümleri doldurduklarında kapak bölümü otomatik olarak işlenir.) Ben farazi bir işi örneklendirmek ve referans olması maksadıyla maksadıyla doldurdum.. Dileyen dilediği gibi logosunu da dökümanın başına ekleyerek kullansın. Bunu uygulamakta başlangıçta zorluk çekileceğinin farkındayım. Ancak her şey inanmak ve direnmekle başlar..

(4) FMK web sitesi (Güncelleme: Ne yazık ki ilgilenen olmadığı için sitede güvenlik sorunları var)

(5) PRMF web sitesi (Güncelleme: Artık PRMF’de kapandoğı için web sitesi de yok..)


İçindekiler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

three × four =