Serinin tümünü incelediğimizde çıplak modellerin pozlarında, sanat tarihinde kült bilinen nü resimlerle ilişkilerini hemen hissederiz. Fotoğraflardaki modellerin figürleri, Goya’nın Çıplak Maya’sına (La Maja Desnuda), Modigliani’nin Uzanmış Çıplak’ına (Reclining Nude), Manet’nin Olympia’sına, Giorgione’nin Uyuyan Venüs’üne (Sleeping Venus), Lucian Freud’un Yataktaki Sarışın Kız’ına (Blonde Girl on a Bed) gönderme yapar.
Olimpia, Maja, Venus, Afrodit
Özellikle bir çok kez parodi, pastiş ve esine konu olması; sanatçılar tarafından yeniden yorumu, hatta reklam kampanyalarında da kullanılması nedeniyle, Manet’nin Olimpia’sı dikkat çekicidir. Bu nedenle yapılan bu tercihlerin fotoğrafçı tarafından bilinçli olarak yapıldığını varsaymalıyız. Aslında babasına ve savaşa dair bir hikayeyi betimlerken kullandığı bu ikonik resimler ve Yuri’nin yaklaşımı; sanat tarihi ve günümüz sanatındaki nü geleneğini karşılaştırmanın ötesinde, nü sanatın tarihine dönmemizi sağlamaya yönelik gibidir.
Fotoğraflarının hem iç hem de dışsal bağlamların temelini oluşturan çıplaklar, orjinal bağlamı kuvvetlendirirken, bize adeta rönesans resminden geriye doğru sanat tarihini hatırlamaya zorlar. Çağdaş sanattan rönesansa, oradan Roma sanatı ve nihayetinde Yunan mitolojisine kadar aşağı yukarı 2300 yıllık bir yolculuğa çıkartır.
Çıplak kadın vücudu, Havva’yı ve cehennemde cezalandırma sahnelerini betimlemek için Antik Yunan ve Roma sanatında kullanılmıştır. Bireysel hak ve özgürlüklerin yok sayıldığı, sadece skolastik düşüncenin hakim olduğu, hukukun sadece güçlüyü savunduğu 5.YY. ile 15.YY. arasında 1000 yıl süren ortaçağın karanlığında, nü sanatın üstü kaçınılmaz olarak örtülür.
15.YY. İtalya’sında başlayan rönesansla nü sanat yeniden keşfedilir ve geniş uygulama alanlarına kavuşur. Ressamlar nü resimlere özellikle önem verirler. Çünkü insan bedeninin, resim tekniği açısından betimlenmesi zor ancak, bir sanatçı için son derece didaktiktir de.. İnsan yüzü ve bedeni, birçok anlamı, düşünceyi, güzelliği, çirkinliği ve ifadeyi taşıyabilir. Bu nedenle sanat tarihinde ressamlar bunu farketmeleriyle birlikte bazen didaktik, bazen politik bazen de kişisel nedenlerle çıplak insan bedenini betimlemeye yönelirler. Antik çağda, sanatçılara esin kaynağı olan insan vücudunun betimlenmesi, Rönesans’la birlikte Avrupa sanatında hiç azalmadan devam eder.
Uzanan nü, sanat tarihinde pek çok defa betimlenmiş, klasikleşmiş bir konudur. Bu türün, başyapıt niteliğindeki üç örneği, Giorgione’nin Uyuyan Venüs’ü, Tiziano’nun Urbino Venüsü ve Edouard Manet’nin Olympia’sıdır. Bu üç resmin en önemli ortak noktası ve aynı konudaki diğer resimlerden ayrılan özelliği Uyuyan Venüs’ten başlayarak ve bir öncekinden etkilenerek türetilmiş olmalarıdır.
Rönesans’ın Venedikli ustalarından biri olan Giorgione’nin Uyuyan Venüs’ü, doğal kadın güzelliğini yüceltmiş, aşk tanrıçası Venüs’ü idealize etmiştir. Giorgione’nin yakın dostu Tiziano, Uyuyan Venüs’ün biçimsel özellikleriyle, Urbino Venüsü olarak adlandırılan resmini oluşturur. Biçimsel olarak idealize edilmiş olan Venüs, içerik olarak insani duyguları yansıtır.
19. yüzyılın önemli Fransız ressamı Edouard Manet, Urbino Venüsü’nü yeniden yorumladığı başka bir uzanan nü resmetmiştir. Manet, Olympia adını verdiği bu resimde, aşk tanrıçasını, bir hayat kadını olarak betimler. Aynı konunun ele alındığı bu üç resim, sanatta biçim ve ifadenin değişimiyle içeriğin de değiştiğini gösteren örnek durumundadır. (Kara)
Giorgione ve Uyuyan Venüs, 1510
Rönesans’ın önemli resimlerinden kabul edilen bu resimde Giorgione, aşk tanrıçasının vücut kıvrımları ile doğanın görünümünü özdeşleştirmiştir.
Böylece daha önceki resimlerinde varolan, doğa-insan birlikteliğini, aşk temasıyla yeniden yorumlamış ve kadın güzelliğini idealize etmiştir. Uyuyan Venüs, 33 yaşında öldüğünde Giorgione’nin tamamlayamadan geride bıraktığı resimlerden biridir. İtalyan düğünlerinin geleneği olan ve ‘Cassone‘ (sandığın iç kapağına yerleştirilmek üzere yapılan bir resim) mantığıyla kurgulanmıştır. Giorgione’nin Venüs’ü ölümünden sonra yakın dostu Tiziano tarafından tamamlanır. Resimde figürün duruşu ve ifadesi seyircisiyle arasına mesafe koyar ve adeta dokunulmazdır. Bu resim rönesans sanatının ilk uzanan çıplak resmi ve türün ilk örneği olarak kabul edilir. (Kara)
Tiziano ve Urbino Venüsü, 1534
Tiziano, Giorgione’nin resmini tamamlarken elde ettiği deneyimi Urbino Venüsü’nü yaratırken kullanmıştır.
Uyuyan Venüs’ün ana konusunu ve figürün biçimsel özelliğini kendi resmine bire bir geçirmiştir. Fakat, Giorgione’nin doğa ile birlikte ele aldığı kadın güzelliğini yüceltmesi ve Venüs’ü kişilik olarak idealize etmesi, Tiziano’nun resminde görülmez. Uzanmış nü figürü izleyici ile doğrudan temas kurduran Tiziano, bu resimde aşk ve sadakate dair bir alegori yaratmıştır. (Kara)
Bu resimde tasvir edilen Venüs, bir tanrıçadan çok, cinsel çağrışımlar içeren geç bir kadındır. Davetkar bakışları izleyici ile doğrudan bir iletişim kurarak aradaki mesafeyi azaltır.
Manet ve Olimpia, 1863
Tiziano’dan üç yüzyıl sonra Edouard Manet, Urbino Venüsü’nden ilham alarak Olympia’yı resmeder.
Manet Olympia’sı gerçekçi üslubuyla; aşk tanrıçasını, genç bir hayat kadınına, idealize edilmiş biçimi, gerçekçi ve doğal bir biçimsel yapıya dönüştürerek, hem kavramsal, hem de görsel bir derinlik yaratır. Bu resimle birlikte antik dünyaya ait kavramlar yok olarak, yerini 19. yüzyıl modernizminin dünyevi gerçekçiliği alır. Bu yapıtta Manet uzanmış nü figürü ile bir tanrıçayı değil bi hayat kadınını betimlemiştir.
Gerçekçi ve doğal bir biçimsel yaklaşımla oluşturulmuş olan resim, kışkıtıcı özellikleriyle dikkat çeker. Çıplak kadın, pozu, duruşu ve kompozisyonun içindeki diğer simgelerle ve en önemlisi izleyici ile kurduğu göz temasıyla kendisini açık eder. Bu nedenle sergilendiği yıllarda izleyicilerin tepkisini çeker ve çok tartışılır.
Botiçelli ve Venüs’ün Doğuşu
Bu noktadan geriye döndüğümüzde ise; Giorgione’nin etkilendiği Botiçelli’ye ulaşırız. Botticelli, 1482–1486 yılları arasında yaptığı resimde Venüs’ün ergen bir kadın olarak denizden doğarak kıyıya çıkışını betimler. Venüs’ün Doğuşu; işlediği mitolojik konunun yanı sıra M.Ö. 1. yüzyılda yapıldığı düşünülen ve aynı adı taşıyan Pompei duvar resmiyle ilintili olmasıyla da dikkat çekicidir. (Morgan)
Botticelli’nin bu freskten etkilendiği düşünülmektedir. Tıpkı Pompei’deki fresk gibi Venüs’ü bir istiridye kabuğunun içinde, doğarken betimlemiş ve yanına diğer mitolojik karakterleri eklenmiştir. Botiçielli’nin resminde freskten farklı olarak, sağda ilkbahar tanrıçası Hora, solda Aura ve rüzgar tanrısı Zefir yer almaktadır.
Pompei Venüs’ü ise Venüs’ün uzanmış bir figür olması ve ayak ucunda Cubid’in bulunması ile farklıdır. (Cubid, Roma mitolojisinde, Yunan mitolojisindeki Eros’tur). Botticelli Venüs’ün doğuşu ve Venüs’ü resmettiği diğer büyük kompozisyon olan “İlkbahar” ile Rönesans’da diğer ressamların benzer temaları ele almalarının yolunu açmıştır.
Önceki Sayfa 3. Sayfa
Pingback: Nü, Yuval Yairi ve Savoy Otel • • 1 • Mustafa Turgut | Fotoğrafçı
Pingback: Nü, Yuval Yairi ve Savoy Otel • • 3 • Mustafa Turgut | Fotoğrafçı