Fotoğraf, Fotoğrafçılık ve Meslek Birliği İncelemesi

Meslek Birliği İncelemesi | Mustafa Turgut

Bu işi zaman zaman yapmak lazım galiba.. Tozlu rafları karıştırmaktan bahsediyorum..

Bu yazıyı da 2006′da yazmışım.. Üzülerek hala güncel olduğuna inanamıyorum.. Bunu da yeniden yayımlıyorum, belki genç taifeden destek gelir :=) Pek ummuyorum ama belki beni utandırırlar.


FOTOĞRAF VE FOTOĞRAFÇILIK VE MESLEK BİRLİĞİ İNCELEMESİ, 30 Kasım 2006

TDK sözlüğü;

  • Fotoğrafı, “görüntüyü, ışığa karşı duyarlıklı cam, kâğıt vb. bir yüzey üzerinde özel makine ile tespit etme yöntemi.”
  • Fotoğrafçılığı; “1. Fotoğraf çekme yöntemi. 2. Fotoğrafçının mesleği.”
  • Fotoğrafçıyı ise; “1. Fotoğraf çeken veya basan kimse. 2. Fotoğrafhane” olarak tanımlar.

Vikipedi de ise; (Özgür Ansiklopedi)

Fotoğraf; “Fotoğraf kelimesi, Yunanca ‘photo’ ışık ve Latince ‘graph’ iz bırakmak sözcükleri birleştirilerek oluşturulmuş bir bileşik isimdir. Anlam olarak, ışık yardımı ile iz bırakmak anlamına gelir. Fotoğraf cisimlerden yansıyan elektromanyetik radyasyonun toplanıp odaklanmasıyla oluşturulur. En yaygın rastlanan fotoğraflar insan gözünün görebileceği kalıcı görüntüler yaratan dalga boylarıyla yaratılan fotoğraflardır….Fotoğrafta en önemli unsur ışıktır. Işık üzerine vurduğu nesneleri görülebilir kıldığı gibi, fotoğraf oluşumuna da olanak sağlar. “

Fotoğrafçılık; “temel olarak fotoğraf çekimi sanatıdır. Teknik olarak, gözle görülebilen veya görülemeyen her şeyin kağıda aktarılmasıdır.”

Fotoğrafçı; ”fotoğrafçılık mesleğini yapan kişi veya fotoğraf çekilen iş yerlerine verilen isimdir.” şeklinde tanımlar.

SEKTÖRÜN YASAL DURUMU

Meslek olarak bakıldığında fotografçılık; kişisel yetenek, mesleki eğitim ve ehliyet gerektiren bir meslek dalıdır. Esnaf ve sanatkâr meslek kollarını belirlemek ve yıllık gayri safi gelirleri ve bölgelerin özelliklerine göre esnaf ve sanatkârlar ile tacir ve sanayicinin ayrımını yapmak, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 1463 üncü maddesinde Bakanlar Kurulunca çıkarılması öngörülen karar taslağını hazırlayarak Bakanlığa sunmak üzere; Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu kurulmasını öngörür. Esnaf ve Sanatkâr ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulu, 11 nolu karar ile fotoğrafçılığı “ Kağıt ve Basımla ilgili Sanatlar” başlığı altında tanımlamıştır. Aynı kuruldan 5362 sayılı yasa da bahseder.

İş yaşamını düzenleyen, İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik ile; fotoğrafçılık işletmeleri, Üçüncü Sınıf Gayrısihhi Müessese olarak olarak “Fotoğraf filmi renklendirme ve boyama yeri” olarak tanımlanmıştır. 

6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ticarethaneyi; “Madde 11: Ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseler, ticari işletme sayılır.” tanımlar

Aynı kanun, ticari şekilde işletilen diğer müesseseleri; “Madde 13: Aşağıdaki işleri görmek üzere açılan bir müessesenin işlerinin hacim ve ehemmiyeti, ticari muhasebeyi gerektirdiği ve ona ticari veya sınai bir müessese şekil ve mahiyetini verdiği takdirde bu müessese de ticari işletme sayılır: Esnaf veya güzel sanatlar erbabından birinin gerek bizzat gerek işçi çalıştırarak veya makine kullanarak eserler vücuda getirmesi ve bu eserleri satması“ şeklinde tanımlar.

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu Madde 2 ve 3.bent (Değişik: 7/6/1995 – 4110/1 md.) Bedii vasfı (estetik değer) bulunmayan her nevi teknik ve ilmi mahiyette fotoğraf eserlerini; Madde 4– (Değişik:7/6/1995-4110/2 md.) bent 5 ile Fotoğrafik eserler ve slaytları, yasa kapsamına alınmış ve Güzel Sanatlar eseri olarak kabul edilmiştir. 

Yasalarda mevcut meslek kuruluşları

Meslek birlikleri düzenlemesini iki farklı yasa tanımlanmaktadır.

Bunlardan birincisi, 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’dur. ( Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile ilgili )

İkincisi 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu. ( Kültür Bakanlığı ile ilgili )

5362 SAYILI ESNAF VE SANATKARLAR MESLEK KURULUŞLARI KANUNU

2005 yılında resmi gazetede yayımlanmasıyla yürürlüğe giren yasanın temel amacı; Esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve meslekî eğitimlerini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak ve bu maksatla kurulan tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve Konfederasyonun çalışma usûl ve esaslarını düzenlemektir.

Aynı yasa; 3308 sayılı Meslekî Eğitim Kanunu kapsamına alınan il ve mesleklerde faaliyette bulunacak esnaf ve sanatkârlardan sicile kayıt sırasında meslek dalı ile ilgili ustalık belgesi istenmesini koşul koymaktadır.

Yasa meslek kuruluşlarını;

Oda: Esnaf ve sanatkârların kuracakları ihtisas ve karma esnaf ve sanatkârlar odaları.

İhtisas odası: Aynı meslekte faaliyette bulunan esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek il merkezlerinde veya ilçelerde kurmuş oldukları esnaf ve sanatkârlar odalar.

Karma oda: İhtisas odası kurabilecek sayıya ulaşamayan değişik mesleklerdeki esnaf ve sanatkârların bir araya gelerek kuracakları odalar.

Birlik: Aynı ilde kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının, aralarındaki dayanışmayı temin etmek ve bu odaların il genelinde işbirliği ve ahenk içerisinde çalışmalarını ve gelişmelerini sağlamak ve o ilin esnaf ve sanatkârlarını temsil etmek amacıyla il merkezlerinde kuracakları esnaf ve sanatkârlar odaları birlikleri.

Federasyon: Aynı meslek dalında kurulan esnaf ve sanatkârlar odalarının, üyelerinin meslekî yönden ihtiyaçlarını karşılamak, çalışmalarını ve gelişmelerini ülke genelinde işbirliği ve ahenk içerisinde yapabilmelerini sağlamak amacıyla, kuracakları esnaf ve sanatkârlar federasyonları.

Konfederasyon: Esnaf ve sanatkârlar odaları, birlikleri ve federasyonları arasında birliği temin, gelişme ve ilerlemeyi sağlamak ve genel olarak esnaf ve sanatkârların çalışmalarını meslekî yönden ve kamu yararına uygun olacak şekilde düzenlemek ve bu hususta gerekli görülecek her türlü tedbiri almak ve teşebbüste bulunmak, meslekî eğitimlerini geliştirmek, esnaf ve sanatkârları yurt çapında ve uluslararası düzeyde temsil etmek, sorunlarının çözümü için ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar nezdinde gerekli girişimlerde bulunmak, ulusal ekonomideki gelişmelere paralel olarak lüzumlu görülecek meslekî tedbirleri almak ve Bakanlık tarafından esnaf ve sanatkârlarla ilgili verilecek görevleri yapmak üzere kurulan Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu. Şeklinde tanımlamaktadır.

Yasa aşağıdan yukarı doğru oda, birlik, federasyon şeklinde örgütlenmeyi mümkün kılmaktadır. Yasanın 4’ten 33.ncü maddesine kadar bu örgütlenme şeklini tanımlar.

İlçelerde odaların kuruluşu için en az 500 kişi gerekmektedir. İl merkezlerinde Odalar Birliği kurulmasını mümkün kılar.

Ülke genelinde de aynı meslek dalından olan odaların % 60 ‘ının katılımını ve federasyon kuruluşlarında konfederasyonun görüşünün alınmasını öngörür. Aynı faaliyet konusunda birden fazla federasyon kurulamaz. Konfederasyon ise yasayla kurulmuş olan Türkiye Esnaf Sanatkarlar Konfederasyonudur. Yürürlükte olan yasalar sadece söz konusu yasa nezdinde ele alınacak işletmelerin statülerini ve mali durumları düzenleyen vergi kanunları ile birlikte; temel olarak devletin çıkarlarını korumak üzere düzenlenmiş, mesleğin standartları, özlük hakları, kuralları, etiği ya da yeterliliklerle ilgili düzenlemeleri yapmamaktadır.

5846 SAYILI FSEK’NA GÖRE MESLEK BIRLIKLERI MEVZUATI

Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 42’inci maddesince Ülkemizde Meslek Birlikleri, gereğince üyelerinin ortak çıkarlarını korumak ve aynı Kanun ile tanınmış hakların idaresini ve takibini, alınacak ücretlerin tahsilini ve hak sahiplerine dağıtımını sağlamak üzere kurulmuş, idari ve mali açıdan Kültür ve Turizm Bakanlığının denetimine tabi birlikler olarak tanımlanmaktadır. Meslek Birlikleriyle ilgili temel hükümler, Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzük içinde yer almaktadır.

“Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Bağlantılı Hak Sahipleri Meslek Birlikleri Tip Statüsü”nün onaylanması; Kültür Bakanlığı’nın 27/12/2002 tarihli ve 9520 sayılı yazısı üzerine, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun değişik 42 nci maddesine göre, Bakanlar Kurulu’nca 17/1/2003 tarihinde 5167 sayılı kararla kararlaştırılmıştır. 

Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Bağlantılı Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzük’le de meslek birliklerinin kuruluşu düzenlenmiştir.

5846 sayılı yasa ile oluşturulan Meslek Birliği Mevzuatı, Meslek birliklerinin kuruluş amaç ve görevlerini aşağıdaki gibi düzenler.

Meslek birlikleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca hazırlanan ve Bakanlar Kurulunca onaylanan tüzük ve tip statüye uygun olarak kurulurlar. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu gereği hak sahibi olan eser sahipleri ve bağlantılı hak sahipleri tarafından kurulan Meslek birliklerinin temel görevleri ;

üyelerinin ortak çıkarlarını korumak, üyelerine Kanunla tanınmış haklarının idaresini ve takibini sağlamak, üyeleri adına hakların idaresi ve takibiyle ilgili ücretleri tahsil etmek,
bu ücretleri belirlenen esaslar doğrultusunda üyelerine dağıtmak, şeklinde sıralanabilir.

Fikir ve Sanat Eseri Sahipleri ile Komşu Hak Sahipleri Meslek Birlikleri ve Federasyonları Hakkında Tüzük hükümlerine göre meslek birliği kurulabilecek alanlar şunlardır

  • Eser sahipleri bakımından;
  • İlim ve edebiyat eserleri sahipleri,
  • Musiki eserleri sahipleri,
  • Güzel sanat eserleri sahipleri,
  • Sinema eserleri sahipleri,
  • İşleme ve derleme eser sahipleri.
  • Bağlantılı hak sahipleri bakımından;
  • İcracı sanatçılar,
  • Fonogram yapımcıları,
  • Radyo-televizyon kuruluşları,
  • Filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcılar.

5846 sayılı FSEK Meslek birliklerininin kuruluşlarını; Kültür Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan yasayla verilen görevleri yerine getirmek üzere kurulmuş Sinema ve Telif Hakları Genel Müdürlüğü’ce yürütülür.

Ülkemizde meslek birliklerinin kuruluşu Dünya örneklerine baktığımızda, oldukça geç olmuştur. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunumuz 1951 yılında, meslek birliklerinin kuruluşunu öngörmüş ise de yaklaşık 30 yıl içinde ne eser sahipleri tarafından ne de hükümetler tarafından meslek birliği kurma yönünde bir girişim olmamıştır. Bunun üzerine 5846 sayılı Yasanın 42’inci maddesi 1983 yılında değiştirilmiş ve 2936 Sayılı Yasa ile ilk adımda 4 adet meslek birliği kurulmuştur.

1983 tarihli düzenlemede, eser sahiplerinin, kanunla kurulan bu meslek birlikleri dışında başka bir meslek birliği kurmasına izin verilmemekteydi. Aslen meslek birliklerinin tek olması halinde eser sahiplerinin haklarını daha güçlü olarak koruyacağı tartışmasız ise de mevcut meslek birliklerine yöneltilen eleştirilerin yoğunluğu karşısında 5846 sayılı Yasanın 42’inci maddesi 1995 yılında yeniden değiştirilmiş ve aynı alanda birden fazla meslek birliğine kuruluş imkanı tanınmıştır. Yine 1995 tarihli Yasa değişikliği ile bağlantılı hak sahiplerinin hakları da Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun koruması kapsamına alındığından, bağlantılı (komşu) hak sahiplerinin de meslek birliği kurabilmelerine imkan tanınmıştır. Meslek Birlikleriyle ilgili hükümler 2001 yılında 4630 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve son olarak 5101 sayılı kanunla yeniden düzenlenmiştir.

Bugün itibarıyla FSEK Meslek Birliği Mevzuatına göre Türkiye’de bulunan meslek birlikleri aşağıdadır.

  • BESAM Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği
  • ILESAM Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği;
  • EDİSAM Edebiyat ve İlim Eseri Sahipleri Meslek Birliği
    MESAM Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek Birliği
  • MSG Müzik Eseri Sahipleri Grubu Meslek Birliği
  • SETEM Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği
  • SESAM Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği
  • BSB Belgesel Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği
  • GESAM. Türkiye Güzel Sanat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği
  • MÜYAP. Müzik Yapımcıları Meslek Birliği
  • MÜYORBİR Müzik Yorumcuları Meslek Birliği
  • OYUNCUBİR Oyuncular Meslek Birliği.
  • SESBİR Seslendirme Sanatçıları Meslek Birliği
  • TOMEB Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği.
  • RATEM Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği · Film Yapımcıları
  • TESİYAP Televizyon ve Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği

5846 SAYILI FSEK ILE ILGILI İLESAM YORUMU (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği)

Telif hakları kanunları, iletişim, basım ve dağıtım teknolojilerinde ve bunlara bağlı olarak uluslararası hukukta meydana gelen gelişmeler göz önüne alınarak zaman zaman güncelleştirilmektedir. Türkiye-AB Gümrük Birliği Mevzuat uyum çalışmaları çerçevesinde gerçekleştirilmiştir. Bu değişikliklerle, bilgisayar programları, veri tabanları, sinema eseri sahipliği, koruma süreleri, meslek birlikleri, eser sahiplerinin haklarının ihlalinde verilen cezalarla ilgili düzenlemeler yapılmıştır.

Ayrıca, eser sahiplerinin mali ve manevi haklarına zarar vermemek kaydıyla, fikir ve sanat eserlerini özgün biçimde yorumlayan icracı sanatçılarla, bir icrayı ya da sesleri ilk defa tespit eden ses taşıyıcı (fonogram) yapımcıları ve radyo televizyon kuruluşlarının sahip olduğu haklar, komşu haklar, adı altında ilk defa olarak Kanun kapsamında tanımlanmıştır.

FSEK’te 1995 yılında yapılan söz konusu bu değişikliklerden sonra Türkiye, Edebiyat ve Sanat Eserlerinin Korunmasına İlişkin Bern Sözleşmesi’nde Değişiklik yapan ve 1979’da tadil edilen Paris Metni’ne ve İcracı Sanatçılar ve Fonogram Yapımcıları ve Yayın Kuruluşlarının Korunmasına Dair Roma Sözleşmesi’ne taraf olmuş, ancak FSEK’in bazı maddelerinin bu sözleşmelerle uyumsuz olduğu ortaya çıkmıştır. Yine, FSEK’in Türkiye’nin de taraf olmak istediği, 1996 yılında imzalanan, telif hakları ve icralar ve fonogramlarla ilgili iki WIPO (World Intellectuel Property Organisation / Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü) antlaşması uyarınca güncelleştirilmesi gerekmiştir.

Ayrıca, 1995’te yapılan bir kısım değişikliklerin uygulamada beklenenin aksine sonuçlar doğurduğu görülmüştür. Özellikle, FSEK 42. maddedeki “aynı alanda birden fazla meslek birliği kurulabilir” hükmü, eser sahiplerinin haklarının korunması, güçsüz, zayıf ve bilgi açısından yetersiz birtakım birliklerin eline geçme ortamını yaratmıştır. 1995’te yapılan düzenlemelerin yetersiz kaldığı bir başka nokta da ihlallerde verilen cezalar olmuştur.

İşte, bütün bu yetersizlikleri ve sakıncaları gidermek amacıyla hazırlanan, FSEK’in bazı maddelerinin değiştirilmesine ilişkin 4630 sayılı Kanun, 3.3.2001 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. İLESAM Kütür Bakanlığı yetkililerine, TBMM Komisyonlarına ve basına yazılı ve sözlü görüş bildirerek kanunun hazırlanması sürecine aktif olarak katılmıştır.

İLESAM Bülteni 55 Ocak-Mart 2001 (Ramazan Acun)

Yukarıdaki incelemeden görüleceği üzere her iki yasanın varlığı; fotoğraf ve fotoğrafçılık sanat olarak kabul edilmesine rağmen; sektörün yasal durumuyla ilgili son derece içinden çıkılmaz bir duruma yol açmıştır. Bu karışık düzenleme bugün iş yaşamımızda içinde bulunduğumuz kaosu ortaya çıkarmıştır. Meslek standartları oluşturulamamış, gerekli sertifikasyon ve belgelendirme sistemi oturtulamamış, mesleğe giriş çıkışlar kontrol edilememiş ve en önemlisi meslek etiği oturtulamamıştır.

Her sektör bireyin aynı zamanda sektörü temsil ettiği düşünülürse; eğitimsiz, deneyimsiz, kontrolsüz ve mesleki standartları olmayan bireyler meleğin bugün karşı karşıya olduğu saygınlığını yitirmiş ve önemsenmeyen bir yerde konumlanmasına yol açmıştır.

5362 sayılı yasanın fiili sonucu; devlet eliyle ve yasa marifetiyle yaratılmış dükalıklardır. Temel olarak; ticari boyutundan incelemekte, tüm sektörler için ortak esnaf ve sanatkarlık uygulamalarını düzenlemektedir. Neredeyse sektörel örgütlenmeyi imkansız hale getirmiştir. Çünkü odalar toplam örgütlenmenin çekirdek ögesi olarak belirlenmiş; kurulabilmesi için en az 500 üye sınırı getirilmiştir. Mevcut sayı sınırlaması ile büyük kentlerde odaları kurulabilir ama küçük kentlerde kurulamaz hale getirmiştir. Bu yasal sınırlamalar ile doğru dürüst yapılamayan mesleki örgütlenme yine aynı yasanın ilk maddesinde belirlenen amaca da ulaşmayı kendiliğinden imkansız hale getirmiştir. Bu amaçları yukarıda belirtmiştim; ancak tekrarlamayı gerektirdiğini düşündüğüm için bölümdede belirteceğim.

Esnaf ve sanatkârlar ile bunların yanlarında çalışanların meslekî ve teknik ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmelerini ve meslekî eğitimlerini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak, meslek disiplini ve ahlâkını korumak ve bu maksatla kurulan tüzel kişiliğe sahip kamu kurumu niteliğindeki esnaf ve sanatkârlar odaları ile bu odaların üst kuruluşu olan birlik, federasyon ve Konfederasyonun çalışma usûl ve esaslarını düzenlemektir.

5846 sayılı sektörün ticari kurallar ve düzenlemeler anlamında ihtiyaçlarını ve gereklerini karşılamaktan uzaktır. 5846 sayılı FSEK ise, meseleyi ticari sektör olarak ele almayıp, sanat bağlamında düzenler.

Temel olarak amacı, fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahipleri ile bu eserleri icra eden veya yorumlayan icracı sanatçıların, seslerin ilk tespitini yapan fonogram yapımcıları ile filmlerin ilk tespitini gerçekleştiren yapımcıların ve radyo-televizyon kuruluşlarının ürünleri üzerindeki manevi ve mali haklarını belirlemek, korumak, bu ürünlerden yararlanma şartlarını düzenlemek, öngörülen esas ve usullere aykırı yararlanma halinde yaptırımları tespit etmektir.

Yasa çoğunlukla, müzik, sinema, bilgisayar yazılımları ve edebi eserlerle ilgili görülmekle birlikte; fotoğrafla ilgili tanımlar ilim ve edebiyat eserleri ve güzel sanatlar eserleri bölümlerinde ayrı ayrı yapılmıştır.

Dikkate değer bulunan konu ise yasa değişiklikleri ve düzenlemeleri sırasında yasa yapıcı ile yakın ilişkide bulunan mesleklerle ilgili düzenlemelerin oldukça detaylı ve çözümleyici olduğudur.

6762 sayılı TTK ise, yine genel ticari boyutları ile değerlendirmektedir.

YURTDIŞINDAKI MESLEKI YASALAR VE UYGULAMALAR

Fransa’da fotoğrafçılık yapan bir meslektaşımızın gönderdiği e-posta:

Burada bir işyeri açmak için o iş dalı üzerinde ya fakülte yada bizim alaylı tabir ettiğimiz düzeyde belirli bir süreçten geçmiş olmanız gerekecektir. Fakat bu süreç içerisinde devlet tarafından belli bir süre kursa tabi tutuluyorsunuz (3 ay ile 3 sene arasında değişebilir).

Eğer diplomalı bir fotoğrafçıysanız bu sizin hemen işyeri açabileceğiniz anlamına gelmiyor. Açmadan önce 3 aylık devletin sağladığı kursu bitirmeniz gerekir. Bu kurs mesleki bilgilerin
yanında, vergi, ticari ahlak, banka mevzuatı…vb. birçok konuyu içeriyor. Yalnız bu kursa başlamadan önce bir dosya hazırlayıp yetkili kişilere iletiyorsunuz, bu kişiler sizin dosyanızı bilirkişilere inceletip gerçekten bu işi yapabilecek kapasiteniz olup olmadığına bakarak onay veriyorlar. Bu onayı alamazsanız kursa kabul edilmiyor ve iş yeri açamıyorsunuz. Bu dosyanın içinde neyi nasıl ve ne şekilde yapacağınız; hatta hangi fiyatla malı satacağınıza kadar bütün ayrıntıları belirtmelisiniz.

Başka bir iş kolunda çalışıyorsunuz ama fotoğrafçılık mesleğine merak saldınız ve yıllardır gelen bir birikiminiz var, bir fotoğrafçının yanında kısa sureler içinde bir şeyler öğrendiniz. İste bu manada bu kişiden (fotoğrafçıdan) bu meslek içinden geldiğinize dair bir yazı alıyorsunuz. (referans mektubu) Bu almış olduğunuz belge ile devletin yetkili kurumlarına başvuruyorsunuz ve bu kurum sizin kapasitenize göre bir kurs belirliyor. Bu kursu bitirdiğiniz zaman bizim kalfalık belgesi misali bir belge ile fotoğrafçı olabiliyorsunuz.

Aslında bu ana kadar anlattıklarım bizim kalfalık, ustalık belgesi uygulamalarına çok yakın. Fakat sonuçta yaptırımlar nasıl ? Bu işin takibi ne derecede? İşte bu noktada Avrupa çok sert.

AB MEVZUATI VE YENI DÜZENLEMELER

İlginçtir ki Türkiye’de 21/09/2006 tarihine kadar bası meslekler dışında; ulusal meslek standartları belirlenmemiştir. Çünkü bu konuyla ilgili bir çalışma olmamıştır. Görülmektedir ki yasa yapıcı; el yordamıyla ve deneme yanılma yoluyla ve ihtiyaca göre sürekli değişebilen yasalarla iş yaşamını düzenlemiş fakat iş yaşamının düzenlenmesi ile ilgili olarak önemli ölçüde vergisel kısımlarını ve hukukunu belirlemiş; ihtisas meslek birliklerinin kurulabildiği durumlar dışında; hiçbir mesleğin standartları, kuralları ve etiğiyle ilgilenmemiştir. İhtisaslaşmış meslek birliklerinin kurulabildiği durumlarda o meslekle ilgili olarak birliklerin çabalarıyla o mesleğe ilişkin yasal mevzuat, kurallar, yönetmelikler düzenlenebilmiştir.

AB sürecinde Kopenhag ve Maastricht bildirilerinde ulaşılması gerekli eğitim ve mesleki kriterler açıkça belirtilmiştir. 2005 ve 2006 AB İlerleme Raporları da bunu tespit etmektedir.

Ayrıca AB ve Aday Ülkeler arasında Sivil Toplum Diyaloğu tebliği; STK’lar, sosyal ortaklar ve meslek örgütleri arasında olması planlanan işbirliklerinin ve diyaloğun öneminin altını çizmektedir. 

2005 AB İlerleme raporu “Yerleşme Hakkı ve Hizmet Sunma Özgürlüğü” başlıklarında bu konuda yapılması gereken yasal düzenlemeler belirtilmiştir. Fakat burada AB tarafından Türkiye’den yapması istenilen düzenlemeler, aslında Türkiye’deki yapılması gerekenlerle değil, yabancılara tanınacak imtiyazlarla ilgilidir. Fakat meslek standartlarının denkleştirilmesi gerekliliği lehimize olabilecek bir durum ortaya çıkarmaktadır.

Aynı raporlar “Fikri Mülkiyet Yasası” başlığında noksanlıkları da göstermektedir. 2006 raporları ise 2005 raporuyla neredeyse aynı şeyleri söylemektedir. 

21/09/2006 ‘da yürürlüğe giren 5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kanunu, AB muktesebatının zorlamasıyla; ulusal ve uluslararası meslek standartlarını temel alarak, teknik ve meslekî alanlarda ulusal yeterliliklerin esaslarını belirlemek; denetim, ölçme ve değerlendirme, belgelendirme ve sertifikalandırmaya ilişkin faaliyetleri yürütmek için gerekli ulusal yeterlilik sistemini kurmak ve işletmek üzere Meslekî Yeterlilik Kurumunun kurulması, çalışma usûl ve esaslarının belirlenmesi ile ulusal yeterlilik çerçevesiyle ilgili hususların düzenlenmesini sağlamak üzere çıkartılmıştır. Yani mesleğe giriş şartları kanunla düzenlenmiş ve lisans eğitimini gerektirmeyen tüm meslekler bu kanun kapsamında değerlendirilmesi öngörülmüştür. Yine aynı yasaya dayanarak yasada tanımlanmış görevleri yapmak üzere Mesleki Yeterlilik Kurumu kurulmuştur.

Kanunla ilgili çıkan tartışmalar üzerine; TBMM Genel Kurulu’nda, Kanun’un 1. maddesine “Tabiplik, diş hekimliği, hemşirelik, ebelik, eczacılık, veterinerlik, mühendislik ve mimarlık meslekleri ile en az lisans düzeyinde öğrenimi gerektiren ve mesleğe giriş şartları kanunla düzenlenmiş olan meslekler bu Kanun kapsamı dışındadır.” şeklinde hüküm konularak Avrupa Birliği’nin otomatik tanıma kapsamına almış olduğu meslekler ve en az lisans düzeyinde öğrenim gerektiren meslekler kanun kapsamından çıkarılmıştır. Bu meslekler için Avrupa Birliği uyumu çerçevesinde AB Direktifleri doğrultusunda düzenleme yapılması gerekmektedir. Yani buradan anlaşılması gereken 5544 sayılı yasa tanımında kapsam içinde bulunan mesleklerde “AB kriterlerine uyum için” – aslında çok önceleri yapılmış olması gerekli olan – mesleki standartların, yeterliliklerin, belgelendirme ve sertifikalandırılması zorunlu kılınmıştır. 

Yasa ile kurulan Meslekî Yeterlilik Kurumu’nda standart geliştirmek, güncelleştirmek, bu konuda araştırma yapmak, meslek standardı geliştirmek üzere yetkilendirilmiş kuruluşların çalışmalarının belirlenen kriterlere uygun olup olmadığını izleyerek ve bütün bunları raporlamak üzere ana hizmet birimi olarak “Meslek Standartları Daire Başkanlığı” oluşturulmuştur.

Yine aynı yasa ve kurumda adından anlaşılacağı üzere belgelendirmeleri düzenlemek üzere yine ana hizmet birimi olarak “Sınav ve Belgelendirme Dairesi Başkanlığı” kurulmuştur.

5544 sayılı Mesleki Yeterlilik Kanunu, 21, 22 ve 23.ncü maddelerle Ulusal meslek standartlarının hazırlanması ve yürürlüğe konulması şeklini tanımlar.

Özetle; 5544 sayılı yasa incelenirse anlaşılacaktır ki; meslek standartları yeniden belirlenirken kurulacak sektör komiteleri vasıtasıyla varsa ilgili meslek kuruluşarından temsil ettiği sektörle ilgili yeterlilikleri, standartları, yasayla düzenlenmesi istenenlerle ilgili olarak görüş ve bilirkişiliği istenecektir.

MESLEK BİRLİĞİ NEDEN GEREKLİDR

Rekabet kurumu’na uzmanlık tezi olarak yapılan bir çalışmada yazar olan Mehmet Özden profesyonel hizmet piyasalarında regülasyona; kamu yararı adına, ahlaki standartların ve davranış kurallarının belirlenmesi ile mesleki yeterlilik düzeyinin yüksek olmasının gerekliliğine işaret etmektedir. 

“Regülasyonun gerekliliğini savunmak için öne sürülen temel argüman, pazar güçlerinin gereken güvenlik ve kalite düzeyini, regülasyon olmadan yakalayamayacak olmasıdır. Diğer yandan profesyonel hizmet pazarlarında, sunulan hizmetlerin barındırdığı sosyal nitelikler ve önem bakımından piyasa mekanizmasının ideal bir şekilde işlemesinin mümkün olamayacağı ve “piyasa aksaklığı” yaşanmasının kaçınılmaz olması da regülasyon gerekçelerinden biridir.“ (*)

Bizim piyasamızda 3-4 yıldır benzer aksaklıklar yaşanmaktadır. Bir türlü tutturulamayan fiyat seviyeleri. Yıkıcı fiyat rekabeti ve yetersiz hizmet sunumları nedeniyle görece kaliteli/pahalı hizmet üreten meslektaşlarımız denge kurmakta sıkıntı çekmektedirler.

Profesyonel hizmetler pazarı niçin asimetrik bilgi sorununun görüldüğü pazarlardan biridir? Tüketicilerin sınırlı oranda bilgi sahibi olmalarının temel nedeni satın aldıkları hizmetin doğası gereğidir; zira, alınan hizmetler hayli teknik hizmetlerdir. Bazı mal ve hizmetleri satın almadan önce tüketiciler, kolaylıkla ulaşabildikleri bilgi kaynaklarına başvurarak söz konusu mal veya hizmet hakkında bilgi sahibi olabilirler (araştırma). Hakkında bilgi sahibi olmanın bu kadar kolay olmadığı bazı mal ve hizmetlerde ise tüketiciler, memnun kalmadıkları takdirde o mal veya hizmeti bir daha satın almamaya karar verirler (tecrübe). Bir diğer mal veya hizmet grubu açısından ise tüketicilerin bir yargıda bulunabilmeleri çok güçtür; çünkü bu tür mal veya hizmetlerin kalitesi, ifasından uzun bir zaman sonra anlaşılabilir. İnanç malları bu gruba girmektedir. İnanç malları söz konusu olduğunda tüketicinin elinde “güvenmekten” başka seçenek bulunmamaktadır. (*)

Kalitenin, satın almadan önce tüketici tarafından yapılacak araştırma ile öğrenilebildiği “araştırma malları”nın aksine, tecrübe mallarının kalitesi tüketiciler tarafından ancak kullandıktan (veya hizmetten yararlandıktan) sonra anlaşılabilmektedir.

Profesyonel hizmetler pazarında düşük kalitenin alt sınırı bulunmamaktadır. Hiçbir tüketici motoru veya fren sistemi olmayan bir otomobil almaz; bu konuda karar verebilecek kadar bilgiye rahatlıkla sahip olabilir. Ne var ki profesyonel hizmetler söz konusu olduğunda “motorun veya frenlerin olup olmadığı” kolayca anlaşılamaz veya anlaşıldığında artık çok geç olabilir. Bu nedenle, belirli konularda regülasyonun gerekli olduğu anlaşılmaktadır. (*)

Yazara göre profesyonel hizmetler de inanç malları/hizmetleri sınıfına girmektedirler.

Tüketicilerin hizmetten yararlandıktan sonra bile hizmetin kalitesini ölçme ve fark etme imkanları bulunmayabilir. Bazen de hizmet kalitesi ile hizmetten beklenen fayda arasında doğru orantı gerçekleşmeyebilmektedir. Örneğin, en yüksek kalite düzeyinde sunulan tıbbi hizmetler hastayı iyileştiremeyebilir; veya en iyi avukatlar, tüm gayretlerine rağmen kimi zaman dava kaybedebilmektedirler. Bu nedenle hizmet kalitesinin sonuç üzerinde hangi ölçüde etkili olduğunu ölçme imkanı bulunmayan tüketiciler, profesyonele güvenmek zorundadır.

Bu şartlar altında hizmet sağlayıcıları, toplam hizmet kalitesini düşürme eğilimine girerler. Kalite farklarını muhakeme kabiliyetinden mahrum olan tüketiciler, bekledikleri ortalama kaliteye göre tercihlerini yaparlar. Hem bu durumun hem de tüketicilerin ortalamanın bile altındaki hizmet kalitesinin farkına varamayacağının bilincinde olan hizmet sağlayıcısı, standartların altındaki hizmeti ortalama fiyattan sunar. Sonuç olarak, düşük kaliteli hizmetlerde artış görülür, hatta yüksek kaliteli hizmetler pazar dışına itilebilir.“ (*)

Bizim piyasamızda da artık aynı şeyler olmaya başladı. Bazı meslektaşlarımız mecburen toplam hizmet kalitesini düşürmek zorunda kalıyor. Aldığı hizmeti mukayese edemeyen/etmeyen tüketiciler sayesinde artık genel geçer kurallara göre ortalamanın altındaki kalitesiz vasat işler bile, zaman zaman ortalama oluşan fiyatlardan üretilmektedir. Yani makas o kadar genişlemiş, kıstaslar o kadar daralmıştır ki; kalitesiz ve vasat işler ve müşterilerine “gereğinden fazla ilgi” gösteren meslek erbabı, ortalama fiyatlardan müşteri bulurken; kaliteli işler ya da kaliteli işler üretmeye çalışan ve “gereğinden fazla ilgi” gösterme ihtiyacı duymadan işini yapan meslektaşlarımız nispeten ve görece yüksek kalan fiyatları nedeniyle yavaş yavaş pazar dışına itilmeye ne yazık ki mahkum olmaktadırlar.

Çözüm mesleki regülasyondur. Faaliyeti ruhsata bağlamak, ehil olmayanları hizmet sunmaktan alıkoyabilir. Hizmet standartlarının belirlenmesi, “gereğinden fazla ilgi” gibi istismarın önüne geçilmesini sağlayabilir. Disiplin kuralları, mesleki faaliyetin gereklerini yerine getirmeyen profesyonellerin meslekten ihracını temin edebilir. Bu ve benzeri düzenlemeler, profesyonel hizmetlerde kalitenin sağlanması için gereklidir.

Ancak Rekabet Kurumu, profesyonel hizmetlerde iktisadi rekabetin artması amacıyla profesyonel meslek birliklerinin kural ve eylemlerini inceleyerek; özellikle pazara girişi önlemeye, ücretleri ve yeni geliştirilen hizmetleri tanıtan, aldatıcı olmayan reklamları yasaklamaya ve fiyat belirlemeye hizmet eden düzenlemelere karşı mücadele etmelidir. Yapılacak yasal bir düzenleme ile profesyonel meslek birliklerinin, mevcut düzenlemeleri de dahil olmak üzere, yapacakları mesleki düzenlemelerin Rekabet Kurumu’nun denetiminden geçmesi ve onayına tabi olması zorunluluğunun tesis edilmesinin yararlı olacağı sonucuna varılmıştır.

AT Antlaşması’nın (3g) (eski 3f) maddesine göre Topluluğun en önemli görevlerinden biri, ortak pazarda rekabetin bozulmayacağı bir sistemin kurulmasıdır. Profesyonellerin rekabete aykırı davranışlarını veya yasadışı anlaşmalarını teşvik veya te’kid eden üye devlet, AT hukukunu ihlal etmiş olacaktır.“ (*) 

SONUÇ

Yukarıda Meslek Birliği Neden Gereklidir ? başlığında aktardığım bölümler bir tez çalışmasının neredeyse özetinin özetidir. Ancak kabul edilmelidir ki; mevcut gerçek, sektör bireylerinin ve kurumlarının hukuki sorunlarında yanında olacak, meslek etiğini ve kurallarını belirleyecek, fiyat listesi önermeyen ancak, masadaki bir işin bütçelenmesiyle ilgili standartları öneren, gelişen teknolojik hizmetlerin karşılığında hizmet kalemlerinin tanımlamasını yapan ve en önemlisi sektörün kendi içinde ve diğer sektörel aktörlerle iletişimini, koordinasyonunu sağlayacak bir meslek birliğimizin olmadığıdır.

Muhtelif forumlarda yapılan kaba bir araştırma sonucu – ki bu konuda resmi bir araştırma sonucu yoktur – Türkiye’de sektör içinde faaliyet gösteren kişi ve işletmelerin sayısı 5,000 ile 16,000 arasındadır. Bu rakamların sadece işletme anlamında değerlendirilmesi gereklidir. Tüm sektörü ilgilendiren bir veritabanı olmadığı için sektördeki tüm işgücünün bilinmemesi sektörün büyüklüğünün algılanamayışına neden olmaktadır. Sektör büyüklüğünün algılanabilmesi açısından ortalama bir veriye ulaşmak için tahmin yapılırsa kanımca sektördeki toplam iş gücü 35-40 binler civarında; sektörün yarattığı iktisadi değerden istifade eden toplam insan sayısı ise 100,000 kişi civarında ifade edilebilir.

AB süreci yasal denkliklerin oluşturulmasını ve yasal boşlukların giderilmesini öngörmektedir. Entegrasyon sürecinde doğru yapılanmayı sağlamak, sağlanması istenen denkliklerin oluşumunda rol oynamak, uluslararası ilişkiler bağlamında, benzer meslek örgütlerle işbirlikleri kurmak zorunlu hale gelmektedir.

Günümüz iş ve ticaret koşullarında her anlamda sektörün düzenlemesinin yapılması, etiğinin oluşturulması, koordinasyonun sağlanması, meslek bireylerinin ve işletmelerinin haklarının düzenlenmesi, meslek standartlarının ve yeterliliklerinin oluşturulması, belgelendirme ve sertifikasyonun sağlanması, sektörün bağlı iş kollarıyla ilişkilerinin sağlanması ve düzenlenmesi, mesleki eğitimin gerekliliği ve en önemlisi sektörün hak ettiği saygınlığı oluşturacak bir kurumun kurulması artık zorunluluk haline gelmiştir.

Türkiye’nin AB üyeliği hedefi ile önümüze fırsat çıkartmıştır. Fakat bunun olmazsa olmaz koşulu önce kamu tarafından tanınmış bir meslek birliği olmamız gerekliliğidir. Ancak oluşturulacak kurumun, kamu ve devlet kurumları tarafından meşruluğu tanınan, yasal zemine oturması gereken bir yapıda olması gerekliliği ve tüm sektör bireyleri mutlaka tartışılması ve yorumlanması gereklidir.

Bu noktada ortaya çıkan önerme; piyasamızda PTFD’nin fesih olması nedeniyle oluşan boşluğu kapatmak üzere Profesyonel Meslek Birliği kurulması gerekliliğidir.

Öncelikler de aşağıda sıralanmıştır.

  1. Sektörde faaliyet gösteren tüm bireylerin ve işletmelerin, sektör alt dallarına bakılmaksızın iletişiminin sağlanması ve veritabanı oluşturulması,
  2. Bu konuda gönüllü olacak bireylerin saptanması;
  3. Oluşturulacak kurumun aynı zamanda sektörle ilgili bir referans birimi haline gelebilmesi için yasal gerekliliklerin araştırılması. Kurumun statüsünün devlet nezdinde; gerek Kültür Bakanlığı gerekse Sanayi Ticaret Bakanlığı’nca tanınması için ilgili kurumlarla ve kuruluşlarla irtibata geçilmesi;
  4. Bu kurumun oluşumuna olanak sağlamak üzere yasal girişimlerin yapılmasıdır.

 


(*) (Profesyonel Meslek Birlikleri, Mehmet Özden /Rekabet Kurumu Yayınları 2004 )

Fotoğraf, Fotoğrafçılık ve Meslek Birliği İncelemesi” yazısında 3 düşünce

    • mustafa turgut diyor ki:

      İlker Bey,
      Çok güldüm bu yorumunuza :=)))))
      Siyaset, bizim gibi adamların bırakın başbakanlık yapmasını, sokakta bekçilik yapmasına bile izin vermez..
      Bir zamanlar siyaseti denediydim. Ağzımın payını fena aldım…
      Ama bir oy cepte teşekkür ederim, onurlandım gerçekten 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

one × two =